20.9.10

Starbucks Üçlemesi

Bulutları seyrediyorum. Beyaz ve asiler. Birbirlerine çarptıkları yetmiyor, kendi içlerinde de çarpışıyorlar. Masum ve özgür görünseler de, aslında kötü bir amaç güdüyorlar:
Güneşi kapıyorlar.
Bunu kabul edemiyorum bir an için. Çünkü ben yeryüzündeyim ve görevim benden milyonlarca kilometre uzaktaki güneşin haklarını savunmak (!)
Bir dakika...
Ne dedim ben?
"Güneşin haklarını savunmak"
Yani, evrende bir kavga var, bir tartışma... Bunun normali bu.
Ya bulutlar veya güneş olmasaydı?
Karanlık bütünlüğüyle üzerimize yapışabilir, ya da güneş tüm gerçekleri vicdanımızda kavurabilirdi.
Olmayabilirdik.
Yok olabilirdik.
Kavgaya katılabilir, orada kalıp bir seçim yapmak zorunda bırakılabilirdik.
Ama katılmadık.
Olduk.
Var olduk.
Belki de tek yapmamız gereken kadamızı yukarı kaldırmak, biraz.
Kavgaya da şükretmek, barışa ettiğimiz kadar... Sonra da erimek, ikisi içinde.
Tadını çıkarmak...
Eleştirmeden, sorgulamadan...
Sadece yaşamak...
Düşünürsen, koşmana gerek yok.
Seni bekleyen ne var?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder