21.9.10

İç Ses ve Dış Sesin Felsefik Düeti

'Ergenlik yıllarımda etrafıma hep dışarıdan, uzaktan bakardım ve birçok şey bildiğimi sanırdım. Bu nedenle albümüm de 'Çok Şey Bilen Çocuk' adını taşıyor. Şimdi döndüğümde bunu anlamak daha kolay oluyor. Çünkü yıllar bana birçok şey öğretti.'/Mika, People Dergisi Röpörtajı

İlham verici.
Süslü bir kelime grubu oldu.
'Aynı ben!'
Bu daha açıklayıcı.

Gerçekten de durum böyle oluyor. Etrafını inceliyorsun ve 'aah, hayır insanlar böyle olmamalı, şöyle olmalı, bende mi sorun var, etrafımda mı?' bıdı bıdı bıdı...

O kadar komik geldi ki, koskoca Grammy ödüllü pop yıldızı Mika Edmund Penniman hislerime tercüman oldu. Zaten müziğe ve kitaplara da o yüzden bağlıyım, yalnız hissetmeme müsaade etmiyorlar. Yalnızlık, ciddi bir korku benim için.

Fikirlerimiz ve hayata bakışımız aynı dönemlerde aynıymış şu koskoca pop yıldızıyla. Kendini ifade etmenin, kendini rahat hissettiği yerde olmakla başlayacağını bilerek, hemen sahneye atılmış. O 'ezilen' çocuk. Zaten hep öyle olmaz mı? En ezilmiş en kötü durumdaki insan birkaç sene içinde kendini müthiş geliştirip adeta yeniden adalete inancını kazanır. Normal biri için bu geçerli değildir. Farklı olmak isteyen, uçları sürekli merak eden için geçerlidir.

Herkes buna şans der, ama bence değildir.
Olması gerekendir.
Hayatın bir hediyesi, siz kader de diyebilirsiniz.

"Dans eden bir yıldız doğurmak isteyen, önce kendi içinde büyük taşkınlıklar ve kaos yaşamak zorundadır." Nietzsche (Birkaç sene önce çok yakın bir arkadaşım bana bu cümleyi kurmuştu.)

Cümle ahenkle beyne süzülürken, şiddetli bir vurguyla girişini kalıcı hale getiriyor.
'Zorundadır.'
Bu nasıl bir zorunluluk ki, çoğumuzun hayatı böyle ilerliyor.
ve yine, aynı dönemler olmasa da, bu sefer ünlü bir düşünürle aynı fikirleri paylaşıyorum. Çoğumuz paylaşıyoruz. Evet, hiçbirimiz bu kadar imgesel ve derin bir cümle haline getiremedik; ama bu sözleri gördüğümüz anda felsefemizi hatırladık, onun farkına vardık. En azından ben öyle oldum.

Normal şartlarda yaşıyorum ve her şey harika olduğu için şükretmeyi çok kez unutuyorum. Bu, nankörlük. Dünya üzerinde ne kadar şanslı bir birey olduğumu da aslında biliyor, ama bir balık gibi hemen unutuyorum.

Hiç sebep yokken, sıkılabiliyorum ve bu sentetik sıkıntıyla dans eden bir yıldız doğurabileceğimi düşünüyorum belki de. Hak etmek için, kendi içimde sentetik kaoslar yaratıyorum ve sonra kendi girdabımda boğuluyorum. Çünkü inanmıyorum, dans etmeyi bırak, bir yıldız doğurabileceğime bile inanmıyorum. Her şey harika olduğu için, inanmıyorum.


Ama yine de şöyle demekten vazgeçmiyorum:
Ben büyüyünce, Begüm Küçükmidil olacağım.


(Not: Bunu bir ÖSS sorusu farz edip; bugünün John Lennon Barış Günü olmasının duygularım üzerindeki etkisini ihmal ediniz)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder