1.5.11

Kayıp Ruhlar

Sadece her şey iyi gitsin istiyorken, her şeye yabancılaştığım dakikalar oluyor. Şu anda bile, kelimeleri kendi ellerimle yazamıyor olmak, içime garip bir his düşürüyor. Kocaman binalar, gelecek diye tasarlanmış acınası yığından camlar...
Yol kenarı yeşillikleri ve genetiği değiştirilmiş lalelerle ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Dalga mı geçiyorsunuz?
İndirim... Sadece göz yanılmalarıyla karma karışık kadın kafasını tavlamak için tasarlanmış aptal etiketler... Vitrinler sadece sentetik ürünlerle dolu... İç etikete bakınca, sentetik ürünleri herkesten daha organik insan olan, minicik Uzak Doğulu çocuklar yapıyor. Bir metal para avucuna değince, buz gibi korku yüreğine yapışıveriyor, ama buna da şükür diyor.
Stres... I love New York kupasındaki kadar sahte bir stres... Sadece egzos dumanıyla dolu, takım elbisenin içinde olmaktan nefret eden bir adam... Nedir bu senin çektiğin, acı mı? Gerçekten acı mı? Öfkelendiğinde, bir sebebin var mı? Yorulduğunda, dinlenmeyi hak ediyor musun? Duyguların neler, onları tanıyor musun?
İnsanlar aşık olur takım elbiseli, biliyor musun? Herkes sadece senin parana bakmayacak, gün gelecek belki kalbine dokunmak isteyecekler... Düşünmek istemiyor musun, vaktin mi yok?
Neden buradasın o zaman?
Bu dünya üzerinde ne yapıyorsun?
Paranı kazanıp, güzelce geçiniyorsun...
Bak bakalım o paralarına, yıpranmış paralarına... Sana bir şeyler anlatıyorlar mı?
Anlamazsın tabii... Aklını kaybetmiş olan benim.
Peki sen, sen neyini kazandın?