Kafam çok karışık. Gerçekten çok karışık.
Yaşıtlarım kızlardan oldukça farklıyım, ama kendimi bir yere uyduramıyorum. Kusura bakmayın ama şu son ergenlik sıkıntılarımı da paylaşmak zorundayım.
Ünlülere olan takıntım, abartıyor olduğumun söylenmesi... Gerçekten sinirimi bozuyor. Çünkü, onlar ne anlıyor ki? Onların bunlara ihtiyacı yok ki?
Benim neden mi var?
Bugüne kadar aşk temelli hiçbir duygum karşılık bulmadı ve bu yıkım genç yaşta insanı alt üst ediyor. Hayatını bitirmiyor ya da sağlığını bozmuyor; ama değişik bir şekilde o boşluğun dolması gerekiyor ki dolmuyor.
İstediğim şey, birini elde etmek ya da biriyle birlikte olmak da değil, yanlış yere gitmeyeyim. Ben sadece, bir şeyleri kafamda oturtmaya çalışıyorum.
Neler hoşuma gider, neler gitmez gibi...
Öyle sözler, öyle güzel melodiler, öyle hoş bakışlar...
Sadece ünlüler de değil, sokaktan geçen herhangi biri...
Hemen ilgimi çekiveriyor.
Böyle olması beni hiç rahatsız etmiyor.
Çünkü bir erkekten beklediklerim, onaltı yaş beden ve ruhuna uygun değil...
Bir de bu arada onu anlatmaya çalışıyorum. Ama anlamıyorlar. Ben duygularımı yansıtacak biri arıyorum, duygusunu emeceğim biri değil!
Bencil olmak değil istediğim şey, paylaşmak!
Ama tıkanıyor kaderim bir yerde, hep emmek zorunda bırakılıyorum, önüme altın tepsiler...
Yürüyeceğim, ayağımın altına pamuklar seriliyor, ben toprağa basmak istiyorum!
Venedik'te bir gondoldayım belki o an, beni Paris'te sanıyorlar!
Ne yapacağımı bilemiyorum o zaman.
İki arada bir derede kalakalıyorum.
Şöyle söylüyorum:
Sen, yanında kargalar
Hep peşimde
Sen, kafamda kavgalar
Git bir an önce.
Fiziksel anlamda değil, duygusal anlamda bir an önce boşalmak durumunda. Bak, ben nasıl yapıyorum? Üstelik ben hassas bir insanım. Gitmek, bundan kurtulmak zorunda. Onunla beraber o iğrenç kendimi beğenmişlik hissim ve acıma duygum da yok olacak.
Vicdanım da rahata kavuşacak.
Acaba ben mi hata ediyorum, diye düşünmeden, rahat davranacağım.
Ne olur...