Sonuçta bir lise öğrencisiyim ve yazdığım şeyler de benim iç ve dış dünyamı yansıtmalı.
Şu aralar kadar hep metafizik hakkında yazdım, biraz da dışarısı nasılmış, ona bakalım.
Ademler, hep oldukları yerdeler. Artık gözüme o kadar batmıyorlar. Orada burada sevgili Ayçacıklarıyla, ait oldukları yerlerdeler. Gerçekten alışılabiliyormuş. Ayça demişken, sayıları gün geçtikçe artıyor. İleriki hayatımda çalıştığım şirketteki insan kaynakları yöneticisinin o Ayça ve Ademlerden seçilecek olduğunu düşünüyorum ve ürperti geliyor hafifçene.
Ademler çok yakınınızda olabilir. Bahar aylarındaki hormonal reaksiyonlar, özellikle son sınıf Ademleri ciddi bir stresle beraber kontrol edilemeyecek hale getiriyor. Orada burada yürürken etrafınıza dikkatlice bakın ve kalçanızı fazla sallamamaya özen gösterin. Zira bütün bu önlemleri alsanız da, her zaman bir risk faktörü var, tecrübeyle sabittir. Örneğin, bahçede yürürken tanımadığınız biri tarafından 'Eski sevgilime çok benziyorsun, sana yazabilirim.' gibi, düşüncenin beynin motor konuşma merkezinden kontrolsüzce fırlayışına şahit olabilir ve bu durum karşısında yalnızca ve yalnızca arkadaşınızla öylece kalakalabilir, ya da 'Tarzını çok beğendim, tıpkı bir sekretersin.' gibi saçmalıklara şahsınız üzerinde göz yummak mecburiyetinde kalabilirsiniz.
Kalmak, kalakalmak size göre değilse, illa savaşacağım diyorsanız, uygulanabilecek en makul çözüm de tarafımdan tecrübe edilmiştir. İstifinizi bozmayın, sizi bir daha anmasın diye dileyerek, sesinizi hafiften kalınlaştırıp 'Aslında ben lezbiyenim.' dermişçesine, 'Eyvallah.' deyin. İşe yaradığını siz de göreceksiniz! Gerçekten inanılmaz!
Yalnızca Ademler değil, dediğim gibi Ayçalar da baharın etkisiyle baskın olma arzusu ve heyecanı içindeler. O kadar hareketliler ki, konuşurlarken seslerini kendi içimde hissedebiliyorum. Kahkahalar atarlarken 'Gel buraya oğlum!' diye adeta köpeklerine seslenirmiş gibi çığırmaları insanı ufaktan delirtebilir, bu havada giydikleri UGG'ları kafalarına geçirme isteği uyandırabilir!
Beyler, Ayçaların çağırılarına kulak asmayınız. Bir şey diyor değiller, yalnızca can sıkıntılarını ve 'görünür olma' çabalarını üstünüzden elde etmeye çalışıyorlar. Kulak astıktan sadece birkaç ay sonra duygusal ve maddi açıdan çökme eğilimi gösterebilirsiniz. Aslında pek de zararda olmazsınız, bu çöküşün karşılığını alabilirsiniz, fakat sonrasında duyacağınız 'cırlama, zırlama ve carlama üçlemesi' sizi yaz aylarından, belki de okulun yeniden açılacağı sonbahar aylarından soğutabilir. Bu kesinlikle tasdiklenmiştir.
Ya da 'Amaan n'aparsanız yapın, banane!'
Tencere ve kapağı ayırmayın, onlar öyle iyi oldular bu ara.
Uyuyan aslanı uyandırmayın yani.
Ha bi de, damlaya damlaya göl olur.
Pıtı pıtı dinimiz amin.
dinimiz amin:)
YanıtlaSil