Hepimiz yalan söyleriz. 'Ah, ben asla söylemem.' diyorsanız bu da yalandır, boşuna ümitlenmeyin. Zor duruma düştüğümüzde, mutlaka ufak tefek beyaz yalanlar söyleriz. Örneğin çok sevdiğiniz bir arkadaşınız size saçlarının nasıl olduğunu sorduğunda hiç bakmadan güzel olduğunu söylersiniz. Aman tanrım çok kötüsünüz.
Yo, hayır.
Bu tip şeyler 'beyaz yalan' sınıfına bile girmiyor. Arkadaşınıza moral vermeyi amaçlıyorsunuz sonuçta. Neden onu üzesiniz ki, sonuçta onu seviyorsunuz.
Şayet saçı gerçekten kötü görünüyorsa, zaten bunu kendi de biliyordur ve sormadan düzeltir. Düzeltmeyip soruyorsa da, o zaman da 'güzel' olduğunu söylemeniz sizin vurdumduymaz bir tavır sergilediğiniz anlamını taşır, ki hiç hoş bir durum değildir.
Sadece insanlar değil, domatesler de yalan söyler. Kıpkırmızı, ferah, sulu, taze ve lezzetlidirler. Yemeklerin çoğunda bulunurlar. Epey insan da sever. Kırmızılığı açısından, kan yaptığını düşünürsünüz. Ama hayır, domates kan yapmaz. Domatesin içinde demir yoktur ki... Peki bunu bilmeniz domates yerkenki keyfinizi alıp götürür mü? (Tabii domates seviyorsanız.) ya da aldığınız tatta bir değişiklik olur mu?
Fazla dürüstlük ve fazla merak, her şeyin fazlasının yaptığı gibi insanı rahatsız eder. Her şey apaçık ortadayken hayattan hiçbir zevk alamazsınız. Demek istediğim, bu tip şeyler sizi zaman içinde karamsar biri yapar. 'Kötü ki aslında, berbat ki... Ama hayat da kötü ki sonuçta, niye kandırıyoruz ki kendimizi?'
Belki de sen hayatın kötü olduğu konusunda kendini kandırıyor ve bu kötülükten zevk alıyorsundur ? Neden insanların da hayat zevkini bozup bunu onlarla paylaşıyorsun ki? Git, karanlıklarda kendi kendine yaşa...
Gerçeği merak etmek, hep doğruyu, hep doğruyu hedef edinmek...
İlk bakışta bir erdemmiş gibi görünüyor. Ama derinlere, fazla derinlere indiğinizde bunun erdemle uzaktan yakından alakası olmadığını görüyorsunuz. Yapayların ve yanlışların ne olduğunu görmeden, nasıl aksine karar verebilirsiniz?
'Görmeden' diyorum, çünkü deneyim edinmeniz gerekir. Sadece hissederek ya da öğrenerek yapmazsınız bunu.
Hatta şu yazdıklarımın kesinliğinden bile emin olamayacak hale geldiniz artık.
Paranoyalar ve şizofreniler arasında gidip geleceksiniz birkaç dakikaya.
Neden kısacık ömrünüzü bu tip şeylerle harcıyorsunuz ki?
Evet, her şeyin iyi yanları olduğu kadar kötü yanları da vardır. Siz, herkesin önce iyiyi gördüğünü, kötüden haberlerinin olmadığını sanıyorsunuz. Aksine, herkes kötünün farkındadır, ama onu tercih etmesi için bir sebebi yoktur. Neden olsun?
O, adı üstünde, kötü...
Kişilik yapısı olarak karamsarlıkla yaşayabilen ve buna yatkın olan insanları anlarım, ama bu karamsarlığı üzerinde taşıyamayan, tıpkı bir elbisenin yaptığı gibi potluk yapan insanları gerçekten gülünç bulmaya başladım.
Özellikle genç yaşta nedir bu siyahlık?
Savunmaları da 'Karanlık kötülükleri örter.' olur hep, işte burada açık veriyorlar.
Diyeceğim o ki, beyaz yalanların içini araştırmayın, duygular hakkında yalan söyleniyorsa, o zaman bir sorun var demektir.
Neyse, siz gene çok bildiğinizi okursunuz, blogumu okumazsınız.
Zaten okuyan insanlar benim kafamda, ben bu blogu kime yazdıysam artık ? =D
Hadi abi o zaman hoşçakalın ne diyim yani.
Öptüm baybay.