Yeşil bir şeyleri...
Islak yeşili...
Çünkü hayalimde oluşan şey, şu kasvetli havayı bir ormana çevirip o ormanın içinde koşa koşa ağlamak yahu. Ne bileyim, garip bir istek belki ama, kafamdaki elektriği anca öyle giderebilirim diye düşünüyorum.
Hayallerim genelde doğa anayla baş başa kalmak fonuyla oluyor. Yani mutlaka o işin içinde olmalı, olmalıydı hep zaten. Ben burda yaz tatili gelsin diye beklememeliydim. Zaten Olympos gibi bir yer olmalıydı İstanbul da...
Aşık olunası şehir, onun için başka bir blog yazmak lazım.
İlk başta, neyini seviyoruz buranın derdim. Trafik dert, insanlar insanlığın zor zanaat olduğu kanısında, suratlar asık...
Ama yalnız başıma vapurla seyahat...
Unutulmaz dakikalardı benim için.
Sanırım, 15 dakika boyunca beni deli sandılar.
Çünkü 15 dakika boyunca gülümsedim boğaza,
Topkapı'ya, Galata'ya...
Arkasından Üsküdar'a ve Mimar Sinan'a...
Akranım olsa çıkardım Mimar Sinan'la bu arada.
Haydin öptüm.