25.9.09

Dreaming Out Loud


Hayal ve amaç arasında, çok ince bir çizgi var sanırım.

Hayal, kuruldukça güzel olan, gerçekleştirilmesi çok istenilen, ama gerçekleşince, cazibesini yitiren, bir yere varmak için değil de seyahat etmek için yola çıkan insanların yaşama tutunma şeklidir. Bu tip insanların, amaçları yoktur. Sadece yaşarlar. Ayakları yere basmadığından, sert bir şekilde yere çarparlar çoğu zaman. Bir şeylerden kaçmak için, hayale sığınılır çoğu zaman. Çocuksu ve sempatiktir. Hayatı günü gününe yaşayanlar tarafından tercih edilir.

Amaç, yapılması kesinlikle istenilen, gerçekleşince büyük avantajları olan, somut ve reel gayedir. Birçok insan için, bir şeylerden kaçma, bir şeylere tutunma, bir şeyleri unutma gibi ana ihtiyaçlardan doğar. Hayale göre çok daha sağlam ve caziptir. Hayatı riske atmadan, ayrıntılara pek takılmadan yaşayan insanlar için idealdir.

Hayal ve amaç arasındaki o çizgiyi silebilmek de, şanslı insanlara nasip olur. Bir insanın hayali, gerçekleştiği zaman eskisinden daha da mutlu edebiliyorsa insanı, işte bu; gerçekten istenilen şeydir.

Şahsen hayal kurarkenki mutluluğumu hiçbir şeye değişmem. Ama kurduğum çoğu hayal, sadece kurmak için... Gerçeklik haline gelmesini istediğim az sayıda hayalim var. Belki böylesi daha iyidir... Az ve öz.

Tam istediğim anda bana geri dönmesini istediklerimdir o az sayıdaki hayallerim. Anlık olanlar vardır mesela. Uzun zamandır görüşmediğim ve benimle konuşmasını heyecanla beklediğim birinin, bana geri dönmesi gibi... O anki mutluluk, o hayali kurduğum anlardakinden daha da çoktur.

Çocukluk esnasındaki sık duygu geçişlerimizin, geleceklerimizi etkilememesi ve hayallerle amaçlar arasındaki o ince çizgiyi silebilmemiz dileğiyle...